Haber Görselleri
...

İstanbul Sözleşmesi Neden Yaşatır?



Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019 yılında ise 474 kadın eşleri tarafından ekonomik sıkıntı, boşanmak istemesi ya da barışma isteğini reddetmesi gibi nedenlerle öldürüldü.

2019’da öldürülen kadınların 185’i ateşli silahlarla, 101’i kesici aletle, 29’u boğularak, 6’sı kimyasal ilaç, 27’si darp edilerek, 6’sı yakılarak, 19’u ise yüksekten atılarak öldürüldü. 474 kadının 155‘inin çocuğu vardı, 7’si hamileydi.

134’ü evli oldukları erkek, 25’i eski eşi, 51’i birlikte olduğu erkek, 8’i eskiden birlikte olduğu erkek, 29’u akrabalık ilişkileriyle bağlı olduğu kişiler, 15’i babası, 13’ü kardeşi, 25’i oğlu tarafından öldürüldü.

2019 yılında öldürülen kadınların 292’si evinde öldürüldü. Son 5 yılda 94 kadın devlet koruması altındayken öldürüldü.

27 yaşındaki G.A.’yı öldüren Hakan B.’nin cinayeti işlemeden önce internetten alacağı cezayı araştırdığı tespit edildi. Eşinden ayrılmaya çalışan E.B. kızının gözü önünde eski eşi tarafından boğazı kesilerek öldürüldü. İki çocuğu eski eşi tarafından öldürülen D.Y. “kimse sesimi duymadı” diye isyan etti.

Türkiye’de “karı-koca arasına girilmez” informel kuralı nedeniyle şiddete uğrayan pek çok kadın ailesi, komşusu, akrabası tarafından gördüğü şiddete mecbur bırakılıyor. “Kocadır döver de sever de” anlayışı kadının gördüğü şiddet karşısında sessiz kalmasına ve şiddetin gün be gün artarak kadının ölüme gitmesine neden oluyor. Şiddete maruz kalan pek çok kadın karakola sığındığında, karakol tarafından kocasına “teslim edildiğini” anlatıyor.

İstanbul Sözleşmesi kadının evlilik içindeki çaresizliğine çare olmak adına önemli maddeler sunuyor. Kadın aile içinde ya da dışında koruma altına alınıyor. Madde 2 ile sözleşmenin kapsamı aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli hale getiriliyor. Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik ediliyor. Madde 3 ile şiddet kapsamı sadece fiziki ve cinsel saldırıyı değil, psikolojik ve ekonomik şiddeti de kapsayan, aynı hane içinde ya da dışında yaşaması farkı gözetilmeden kadını ve 18 yaşın altındaki çocukları koruma altına alıyor. Madde 4, temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmamasını koruma altına alırken, taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri almayı gerekli kılıyor. Madde 6 ile devlet tarafından şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri almayı zorunlu kılıyor.

Maddelerin geneline bakıldığında ise toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılması ve kadının ve çocuğun her türlü ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmasını önleyici tedbirleri kapsamaktadır. Sözleşme ayrıca şiddet uygulayanlara yönelik caydırıcı cezaların da oluşturulmasına yönelik maddeler içermektedir. Caydırıcı cezalar ve şiddete uğrayan kadının korunmasına yönelik alınacak sıkı tedbirler karı-koca arasına girilmesi gibi görülse de kadının psikolojik ve fiziksel sağlığını ve canını koruma altına alıyor. Hiçbir şiddet birdenbire başlamıyor, kötü söz tokata, tokat tekmeye, tekme cinayete dönüşüyor. Kadın şiddet gördüğü gerekçesiyle bir yere başvurduğunda ya da şiddet ortaya çıktığında İstanbul Sözleşmesi ile kadın sıkı koruma kapsamına alıyor ve şiddet uygulayan kişi çeşitli cezalara çarptırılıyor. Tutuklandıktan 2 saat sonra serbest kalan şiddet uygulayıcısının öfkesini kadına yönlendirmesi bu şekilde önleniyor.

Özellikle üniversite öğrencisi P.G. cinayetinden sonra sık sık gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi kadının eşi, babası, erkek arkadaşı, kendisine aşık olduğunu iddia eden takıntılı kişiler tarafından şiddet görmesini, öldürülmesini önlemeyi hedefliyor. Pek çok kadın platformunun da arkasında durduğu İstanbul Sözleşmesi ile kadın cinayetlerinin önüne geçilebileceği düşünülüyor.

Karı-koca arasında şiddet, mağdur bırakma ya da istismar bulunuyorsa bu bir evlilik midir? Bu evlilikte canı tehlikede olan biri varsa korunmaya alınması gerekmez mi?